
Travmalar ve etkileri
Şifalandırılmayan travmalar bir şekilde fiziksel veya psikolojik hastalıklar olarak kendini gösterecektir.
Özellikle taciz, tecavüz, şiddet gibi ağır travmalar enerji beden ve aurada da hasarlar bırakır. Frekans bozulmalarına yol açar.
Travmaların izleri hem bilinçaltında hem de enerji bedende kalır. Ancak bu travmalar ile beraberinde getirdiği etkiler, mutlak kader değildir ve şifalandırılması mümkündür.
Reansuh geçmiş yaşamlar ve ata soy üzerinde çalıştığı gibi bu yaşamımızdaki travmalarımız üzerinde de çalışır. Bütünsel şifaya hizmet eder.
Geçmişe / geleceğe takılıp kalmak

Geçmiş ve gelecek yanılsamadır. Aslında tek gerçek insanın nefes aldığı andır. Daima anı yaşarız fakat odağımız çoğunlukla geçmiş veya gelecektedir.
Bazı insanlar çabalasalar bile geçmişlerinde takılıp kalırlar. Bazıları ise geçmişi hiç hatırlamak istemez. Geçmişi yok sayarak acıyla başa çıkmaya çalışır. Fakat geçmiş yok sayılsa dahi kristal kayıtlar ve bu kayıtların beden ile ruhtaki etkileri şifalandırılmadığı sürece korunur.
Örneğin:
- İstenmeyen çocuk olmak
- Taciz edilmek
- İstismara veya tecavüze uğramak
- Kabul görmemek
- Şiddete maruz kalmak
- Sevilmemek vb.
Bu duyguları yaşayan kişinin frekansında bozulmalar meydana gelir.
Veya tam tersi:
- Mutluluk
- Kabul görmek
- Sevilmek
- Güvende hissettirilmek vb. pozitif duygular; bu duyguları doyasıya yaşayan kişinin bedenine ve bilinçaltına çapalanmış demektir. Bilinçaltı bu pozitif duyguları tanıdığı için kişi hayatında bu pozitif duyguları yaşamaya devam edecektir.
Olumsuz duygu kodlarına sahip kişi ise bu pozitif duyguları tanımadığı için deneyimleyemeyecektir. Şifa teknikleri ise bu kodların iyileştirilmesine ve kişilerin hayatlarında pozitif açılımlar yaşamalarına vesile olur.
Korkular ve düşünceler

Korkular, farkında olmadan davet ettiğimiz misafirlerdir. Yaşananlara verdiğimiz tepkiler ve düşünceler sonucunda bir takım korkular yaratırız.
Bilinçaltımızdaki bu korkular ise bize benzerlerini çekerek yaşatır. “Korktuğun başına gelir.” sözünde anlatılan tam olarak budur. Korku çekim gücü yüksek bir frekansa sahiptir, bu sebeple genellikle korktuklarımızı yaşarız.
Farkındalık ise korkularımızın bize ait olmadıklarını söyleyebilmektir. Bu noktada öncelikle korkuyu bir kenara bırakıp kendi içimize yönelerek korkunun kaynağını bulmalıyız. Yaşadığımız veya şahit olduğumuz hangi durum bu korkuyu yarattı ise, bu noktayı bulup şifalandırabiliriz.
Her şey bir titreşimdir. Sözlerimiz, kalbimizden geçenler, duygularımız ve düşüncelerimiz sonsuz evrende titreşirler ve benzerlerini çekerler.
İstenmeyen çocuklar

Ailesi tarafından istenmeyen çocuğun aurasında ve enerjisinde bozulmalar meydana gelir.
Doğacak varlık anne karnındayken bile istenmediğini hisseder ve gelecekte hayatında sorunlar yaşamasına sebep olacak olan bir travmaya dönüşür.
İstenmeyen çocuklar bu frekansa bağlanarak yanlış seçimler yapabilirler hatta hastalık yaşayabilirler. Bu kişiler aynı zamanda sevilme ve kabul görme duygularına yabancı oldukları için hayatlarında bunun savaşını vermek zorunda kalabilirler. Şifa çalışmaları ile bu travmaların köküne inip şifalandırmak mümkündür.
Çocuklara atalarının adını vermek

Ailenin atalardan kalma kodları ve kader düğümleri gelecekteki nesillerine aktarılır. Bu kodlar enerjimizi ve hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkiler.
Çocuklara ölen ataların isimlerini vermek, çocuğun ölen aile üyesiyle atasal bağlar yoluyla miras almasına sebebiyet verir. Ölen kişinin isim frekansı aracılığıyla çocuğun enerjisi ve frekansı da etkilenir. Çocukta, aynı ismi taşıdığı atası ile kadersel bir sempatizasyon meydana gelir. Bu durum çocuğun aynı ismi taşıdığı atasının travmalarını hayatına çekmesine sebep olabilir. Bu sebeple çocuklara ataların isimleri verilmemesi daha uygun olur.
Nefret ve sevgi

İçinde olduğumuz düalitede her şey zıddı ile var olur. En güçlü frekans sevginin zıddı olan nefret de sevgi gibi güçlü bir frekansa sahiptir.
Bizi biz yapan duygu ve düşüncelerimizdir. Duygu ve düşüncelerimiz ise birer frekanstır ve birbirine bağlıdır. Bu bağlantıları zincirleme bir örgü gibi düşünebiliriz.
Sevgi duygusunun kolayca nefrete dönüşebilmesi aslında aynı frekans değerinde olmasından kaynaklanır ve özünde yine sevgiden kaynaklanır. Sevginin öfke ile birleşiminden kaynaklanan bir dışa vurumdur.